VAKIA, SECDE, ŞURA, YASİN SURESİ (MEVLİD KANDİLİ ÖZEL)


TEFSİR HAKKINDA NOT:

BU SAYFADA BULUNAN YAYIN TAMAMEN MEVLİD KANDİLİ İÇİN ÖZEL OLARAK DİZAYN EDİLMİŞTİR... MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN... İSLAM ALEMİNE HUZUR GETİRSİN... RABBİMİZ GÜNAHLARIMIZI AFFETSSİN... BİZLERİ BAĞIŞLASIN... RABBİMİZ BİZLERİ KENDİNE LAYIK BİR KUL, PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V)'E LAYIK BİR ÜMMET EYLESİN...

VAKIA SURESİ MEALİ

1. O beklenen müthiş olay olduğunda, 2. Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur. 3. O, alçaltıcıdır, yükselticidir. 4. Yer şiddetle sarsıldığı, 5. Dağlar parçalandığı, 6. Dağılıp toz duman hâline geldiği, 7. Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman, 8. Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere! 9. Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar! 10. Hayırda önde olanlar, ecirde de öndedirler. 11. İşte onlardır yaklaştırılanlar. 12. Naim cennetlerindedirler. 13. Çoğu önceki ümmetlerden, 14. Birazı da sonrakilerden. 15. Mücevheratla işlenmiş tahtlar üzerinde, 16. Karşılıklı yaslanmışlardır. 17. Hiç ölmeyecek genç hizmetçiler aralarında dolaşır, 18. Kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle. 19. Ondan ne başları ağrır, ne sarhoş olurlar. 20. Ve beğendikleri meyveler, 21. Canlarının çektiği kuş etleri, 22. İri gözlü huriler; 23. Saklı inciler gibi, 24. Yaptıklarına karşılık olarak. 25. Orada ne boş bir söz işitirler, ne de günaha sokan bir şey. 26. Duydukları söz, yalnız “Selam”,“Selam”dır. 27. Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere! 28. Onlar, dikensiz sedir ağaçları, 29. Salkımları sarkmış muz ağaçları, 30. Uzamış gölgeler altında, 31. Çağlayarak akan su kenarlarında; 32. Pek çok meyve arasında, 33. Tükenmeyen ve yasaklanmayan! 34. Ve yükseltilmiş döşekler üzerindedirler. 35. Kadınları da güzel bir biçimde yeniden yaratmış, 36. Hepsini bakireler yapmışızdır. 37. Eşlerine aşık ve onlarla aynı yaşta, 38. Bütün bunlar sağdakiler içindir. 39. Birçoğu önceki ümmetlerden, 40. Birçoğu da sonrakilerdendir. 41. Soldakiler, ne yazık o soldakilere! 42. İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde, 43. Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar. 44. Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı. 45. Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımarmışlardı. 46. Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı. 47. Ve diyorlardı ki: “Biz öldükten, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz mi bir daha diriltileceğiz?” 48. “Evvelki atalarımız da mı?” 49. De ki: “Öncekiler de sonrakiler de.” 50. “Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaksınız.” 51. Sonra siz, ey sapık yalanlayıcılar! 52. Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz. 53. Karınlarınızı onunla dolduracaksınız. 54. Üstüne de kaynar su içeceksiniz. 55. Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. 56. İşte din gününde onlara sunulacak ziyafet budur. 57. Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz? 58. Attığınız meniyi gördünüz mü? 59. Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? 60. Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez. 61. Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar var edelim diye. 62. Andolsun, ilk yaratılışı biliyorsunuz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi? 63. Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?! 64. Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? 65. Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar kalırdınız. 66. “Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip zorlandık.” 67. “Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık” derdiniz. 68. İçtiğiniz suya ne dersiniz?! 69. Onu buluttan siz mi indiriyorsunuz, yoksa indiren biz miyiz? 70. Dileseydik onu acı bir su yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi? 71. Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?! 72. Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? 73. Biz onu hem bir ibret, hem de ihtiyaç sahiplerine bir yarar kıldık. 74. O hâlde, O yüce Rabbinin adını tespih et. 75. Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, 76. Eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir. 77. O, elbette şerefli bir Kur’an’dır. 78. Korunmuş bir kitaptadır. 79. Ona, arınmış olanlardan başkası dokunamaz. 80. Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. 81. Şimdi siz, bu sözü mü hor görüp küçümsüyorsunuz? 82. Ve o kitaptan nasibiniz, yalnız onu yalanlamaktan ibaret mi olacak? 83. Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize! 84. Oysa siz o zaman bakıp durursunuz. 85. Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz. 86. İşte o vakit, eğer siz ceza görmeyecek iseniz, 87. Geri çevirin çıkan canı, eğer doğru söylüyorsanız. 88. Eğer ölmek üzere olan kişi Allah’a yakın olanlardan ise; 89. Bu durumda rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle donatılmış cennet onundur. 90. Eğer defteri sağdan verilenlerden ise, 91. Artık selam sana sağdakilerden. 92. Ama yalanlayıcı sapıklardan ise, 93. İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır! 94. Ve cehenneme atılır. 95. Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir. 96. Öyleyse yüce Rabbinin adını tespih et.

SECDE SURESİ MEALİ

1. Elif, Lâm, Mîm. 2. Kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbi tarafındandır. 3. Yoksa “Onu Muhammed uydurdu” mu diyorlar? Hayır! O, kendilerine senden önce hiçbir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için Rabbinden gelen bir gerçektir. Umulur ki doğru yolu bulurlar. 4. Allah O’dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine kurulmuştur. Sizin için O’ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi! Artık düşünmeyecek misiniz? 5. Gökten yere kadar her işi O düzenler. Sonra bütün işler O’na yükselip çıkar; bir günde ki, süresi, sizin saymakta olduğunuz günlerden bin yıla denktir. 6. İşte Allah, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. 7. O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı. İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı. 8. Sonra da onun soyunu süzülmüş bir özden, değersiz bir sudan yaratmıştır. 9. Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz! 10. Dediler ki: “Biz toprakta yok olduktan sonra mı, biz mi yeniden yaratılacakmışız?” Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler. 11. De ki: “Sizin için görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” 12. Suçlular, Rablerinin huzurunda boyunlarını büküp, “Rabbimiz! Gerçeği gördük ve işittik. Artık şimdi bizi dünyaya döndür ki, salih amel işleyelim. Biz artık kesin olarak inanmaktayız” dedikleri vakit, onları bir görsen! 13. Eğer dileseydik, herkese hidayetini verirdik. Fakat benim, “Andolsun, cehennemi hem cinlerden hem de insanlardan dolduracağım” sözüm gerçekleşecektir. 14. Onlara şöyle denilecek: “O hâlde, bu gününüze kavuşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi unuttuk. Yapmakta olduklarınıza karşılık ebedi azabı tadın.” 15. Bizim âyetlerimize öyle kimseler iman eder ki, onlarla kendilerine öğüt verildiği zaman secdeye kapanırlar ve Rablerine hamd ile tespih ederler de büyüklük taslamazlar. 16. Onlar, korkarak ve ümit ederek Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de Allah için harcarlar. 17. Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez. 18. Hiç mü’min, fasık gibi olur mu? Bunlar eşit olmazlar. 19. İman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar için, yapmakta olduklarına karşılık bir mükafat olarak Me’va cennetleri vardır. 20. Fasıklık edenlere gelince, onların barınağı ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, oraya döndürülürler ve onlara, “Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın” denir. 21. Andolsun, belki dönerler diye biz onlara en büyük azaptan önce yakın azabı elbette tattıracağız. 22. Kim, Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalimdir? Şüphesiz ki biz suçlulardan intikam alıcıyız. 23. Andolsun, biz Mûsâ’ya kitabı vermiştik. Sen de kitaba kavuşma konusunda sakın şüphe içinde olma. Onu İsrailoğullarına bir yol gösterici kılmıştık. 24. Onların içinden, sabrettikleri zaman bizim emrimizle doğru yola ileten önderler kıldık. Onlar, bizim âyetlerimize kesin bir şekilde inanıyorlardı. 25. Şüphesiz Rabbin kıyamet günü, üzerinde ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda onlar arasında hüküm verecektir. 26. Yurtlarında gezip dolaştıkları kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onlar için yol gösterici olmadı mı? Şüphesiz bunda ibretler vardır. Hâlâ işitmiyorlar mı? 27. Görmüyorlar mı, biz suyu çorak toprağa sürüyoruz da onunla ekin bitiriyoruz; ondan hayvanları da, kendileri de yemektedir. Yine de görmüyorlar mı? 28. “Eğer doğru söyleyenler iseniz, şu fetih ne zamanmış?” diyorlar. 29. De ki: “Fetih günü, inkâr edenlere iman etmeleri fayda vermeyecektir. Onlara göz de açtırılmayacaktır.” 30. Şimdi sen onlardan yüz çevir ve bekle. Şüphesiz onlar da bekliyorlar.

ŞURA SURESİ MEALİ

1. Hâ, Mîm 2. Ayn, Sin, Kaf. 3. Mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder. 4. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O, yücedir, büyüktür. 5. Gökler, neredeyse üstlerinden çatlayıp parçalanacaklar. Melekler de Rablerini hamd ile tespih ederler ve yerde olanlara mağfiret dilerler. İyi bilin ki Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 6. Allah’tan başka dostlar edinenlere gelince, Allah onları daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin. 7. Böylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki, şehirlerin anası ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir. 8. Allah dileseydi, onları bir tek ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine sokar. Zalimlerin ise bir dost ve yardımcısı yoktur. 9. Yoksa onlar Allah’tan başka dostlar mı edindiler? Hâlbuki gerçek dost Allah’tır. O, ölüleri diriltir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. 10. Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah’a aittir. İşte Rabbim olan Allah budur! Yalnız O’na tevekkül ettim ve ancak O’na yöneliyorum. 11. O, gökleri ve yeri yaratandır. Size kendinizden eşler yaratmıştır. Hayvanlardan da çiftler yarattı. Bu düzen içinde sizi üretiyor. O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir. 12. Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de kısar. O, her şeyi bilendir. 13. O size, dinden Nûh ‘a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Mûsâ’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi kanun yaptı. Şöyle ki: “Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” Fakat senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendisine seçer ve kendisine yöneleni hidayete erdirir. 14. Onlar, kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belli bir süreye kadar Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba mirasçı kılınanlar da, onun hakkında derin bir şüphe içindedirler. 15. İşte bunun için sen davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heva ve heveslerine uyma ve şöyle de: “Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah, hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş ancak O’nadır.” 16. Allah’ın çağrısına uyulduktan sonra O’nun hakkında tartışmaya girenlerin delilleri Rableri katında batıldır. Onların üzerinde bir gazap vardır ve şiddetli azap onlaradır. 17. Allah, hak olarak kitabı ve mizanı indirendir. Ne bilirsin, belki de o saat yakındır. 18. Ona inanmayanlar, onun çabucak gelmesini isterler. İnananlar ise, ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki, o saat hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler. 19. Allah, kullarına çok lütufkardır. Dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, yücedir. 20. Kim ahiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz. Fakat onun ahirette hiçbir payı yoktur. 21. Yoksa onların, Allah’ın dinde izin vermediği şeyi kendilerine meşru kılacak ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz, zalimler için elem dolu bir azap vardır. 22. Sen, zalimlerin yaptıkları şeyler tepelerine inerken korku ile titrediklerini göreceksin. İnanıp yararlı işler yapanlar da cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu büyük lütuftur. 23. İşte bu, Allah’ın, inanıp salih ameller işleyen kullarına müjdelediği şeydir. De ki: “Ben buna karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum.” Kim güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir. 24. Yoksa “Yalan uydurup Allah’a iftira etti” mi diyorlar? Eğer Allah dilerse senin kalbini mühürler. Allah batılı yok eder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü bilendir. 25. O, kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir. 26. Allah, iman edip salih ameller işleyenlerin dualarına karşılık verir; lütfundan onlara fazlasını da verir. Kâfirler için ise şiddetli bir azap vardır. 27. Allah, kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Şüphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır ve onları hakkıyla görendir. 28. O, insanlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, gerçek dosttur, övülmeye layık olandır. 29. Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları yaratması, O’nun varlığının delillerindendir. O, dilediği zaman, onları bir araya getirmeye de gücü yetendir. 30. Başınıza her ne musibet gelirse, kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder. 31. Yeryüzünde O’nu aciz bırakamazsınız. Sizin için Allah’tan başka hiçbir dost ve yardımcı yoktur. 32. Denizde dağlar gibi yüzen gemiler, O’nun varlığının delillerindendir. 33. O, dilerse rüzgarı durdurur da onlar denizin üstünde durakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. 34. Yahut yaptıklarından dolayı onları helâk eder ve birçoğunu da affeder. 35. Allah, böyle yapar ki, âyetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler. 36. Size verilen herhangi bir şey sadece dünya hayatının geçici bir menfaatidir. İnanıp Rablerine tevekkül edenler için Allah katında bulunan ise daha hayırlı, daha kalıcıdır. 37. Onlar, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar. Onlar öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlarlar. 38. Rablerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında bir istişare iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar. 39. Bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman birbirleriyle yardımlaşırlar. 40. Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür. Fakat kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükafatı Allah’a aittir. Şüphesiz O, zalimleri sevmez. 41. Zulme uğradıktan sonra, kendini savunup hakkını alan kimselerin aleyhine bir yol yoktur. 42. Ceza yolu ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler içindir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır. 43. Her kim de sabreder ve bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir. 44. Allah, kimi saptırırsa artık bundan sonra onun hiçbir dostu yoktur. Azabı gördükleri zaman, o zalimleri bir görsen; “Dönmek için bir yol var mı?” derler. 45. Ateşe sunulurken onların zilletten başlarını öne eğmiş, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını görürsün. İnananlar da, “İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır” diyecekler. İyi bilin ki zalimler, sürekli bir azap içindedirler. 46. Onların Allah’tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir çıkar yol yoktur. 47. Allah’tan, geri çevrilmesi imkansız olan bir gün gelmeden önce, Rabbinizin çağrısına uyun. O gün sizin için ne sığınacak bir yer vardır, ne de inkâr edebilirsiniz! 48. Eğer yüz çevirirlerse, biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir. Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir. Fakat elleriyle yaptıkları işler yüzünden onlara bir kötülük dokunursa, o zaman da insan pek nankördür. 49. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. 50. Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir. Dilediği kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir. 51. Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir. 52. İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. Şüphesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun. 53. Göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah’ın yoluna. İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah’a döner.

YASİN SURESİ MEALİ

1. Ya, Sin. 2. O hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, 3. Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin. 4. Dosdoğru bir yol üzerindesin. 5. Bu Kur’an üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. 6. Babaları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için gönderildin. 7. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler. 8. Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır. 9. Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çektik. Böylece onları kuşatıp sardık. Artık onlar görmezler. 10. Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. 11. Sen ancak Kur’an’a uyanı ve görmediği hâlde Rahman’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükafatla müjdele. 12. Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta bir bir kaydetmişizdir. 13. Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti. 14. Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz” dediler. 15. Onlar şöyle dediler: “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahman, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.” 16. Elçiler ise şöyle dediler: “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.” 17. “Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.” 18. Dediler ki: “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur.” 19. Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler. 20. Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.” 21. “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.” 22. “Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O’na döndürüleceksiniz.” 23. “O’nu bırakıp da başka ilahlar mı edineyim? Eğer Rahman bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.” 24. “O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.” 25. “Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!” 26. Ona, “Cennete gir” denildi. O da, “Keşke kavmim bilseydi” dedi. 27. “Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını.” 28. Kendisinden sonra kavmi üzerine gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik. 29. Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler. 30. Yazıklar olsun o kullara! Ne zaman kendilerine bir resul gelecek olsa onu alaya alırlardı. 31. Görmediler mi, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar artık kendilerine dönemezler. 32. Onların hepsi de mutlaka toplanıp huzurumuza çıkarılacaklardır. 33. Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler. 34. Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlar fışkırttık. 35. Ki onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler. Hâlâ şükretmeyecekler mi? 36. Allah ne yücedir ki, toprağın bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratmıştır. 37. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır. 38. Güneş, kendine özgü bir durak noktasına doğru akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir. 39. Ayın dolaşımı için de konak yerleri belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur. 40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. 41. Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir. 42. Biz, onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık. 43. Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar. 44. Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar. 45. Onlara, “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden sakının ki size merhamet edilsin” denildiğinde hiç aldırmazlar. 46. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar. 47. Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın” denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz” derler. 48. “Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek?” diyorlar. 49. Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar. 50. Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler. 51. Sura üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler. 52. Şöyle derler: “Eyvah bize! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaadettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.” 53. Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır. 54. O gün hiçbir kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir. 55. Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler. 56. Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar. 57. Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır. 58. Çok merhametli Rab’den onlara bir de sözlü “Selam” vardır. 59. “Ey günahkârlar! Ayrılın bu gün!” 60. Ey ademoğulları! Ben size, “Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için apaçık bir düşmandır!” demedim mi? 61. “Bana ibadet edin, dosdoğru yol budur!” demedim mi? 62. “Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?” 63. “İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.” 64. “İnkâr ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!” 65. O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder. 66. Eğer dileseydik, onların gözlerini büsbütün kör ederdik de yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?! 67. Yine eğer dileseydik, oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de, ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi. 68. Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz. Hâlâ akıllarını kullanmıyorlar mı? 69. Biz, o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. 70. Diri olanları uyarsın ve kâfirlerin üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir. 71. Görmediler mi ki, biz onlar için, ellerimizin eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar. 72. Biz, o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler. 73. Onlar için bu hayvanlarda yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi? 74. Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’ı bırakıp da ilahlar edindiler. 75. Onlar, ilâhlar için hazır asker oldukları hâlde, ilahlar onlara yardım edemezler. 76. Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz. 77. İnsan, bizim, kendisini az bir sudan yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir. 78. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?” 79. De ki: “Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.” 80. O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz. 81. Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir. 82. Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir. 83. Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı ne yücedir! Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.

Yorum Gönder

fbgbf

Daha yeni Daha eski